banner798

Türkiye, bulunduğu coğrafyası, Müslüman ve Türk olması, Tarihi, dini ve kültürel değerleri, iman ve inancı dolaysıyla sürekli bir şekilde saldırıya uğramış ve uğramaktadır. Türkiye Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İtilâf Devletleri ile Osmanlı Devleti arasında 10 Ağustos 1920'de imzalanan Sevr antlaşması emperyalist güçlerin vazgeçmediği bir antlaşmadır. Yazımızın başlığını anlamamız ve Türkiye üzerine oynanan oyunları daha iyi görmemiz bakımından Sevr antlaşmasının hükümlerini bilmemiz gerekmektedir. Sevr antlaşması 433 maddeden oluşmaktaydı.

1.Sınırlar:Edirne ve Kırklareli dahil olmak üzere Trakya'nın büyük bölümü Yunanistan'a, Ceyhan, Antep, Urfa, Mardin ve Cizre kent merkezleri Suriye'ye bırakılacak, İstanbul Osmanlı Devleti'nin başkenti olarak kalacak;

2.Boğazlar: İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi silahtan arındırılacak, savaş ve barış zamanında bütün devletlerin gemilerine açık olacak; Boğazlar ‘da deniz trafiği on ülkeden oluşan uluslararası bir komisyon tarafından yönetilecek; komisyon gerekli gördüğü zaman Müttefik Devletleri’n donanmalarını yardıma çağırabilecek;

3.Kürt Bölgesi: İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon Fırat'ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak; bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti'ne bağımsızlık için başvurabilecek

4.İzmir: Yaklaşık olarak bugünkü İzmir ili ile sınırlı alanda Osmanlı İmparatorluğu egemenlik haklarının kullanımını beş yıl süre ile Yunanistan'a bırakacak; bu sürenin sonunda bölgenin Osmanlı veya Yunanistan'a katılması için plebisit yapılacak;

5.Ermenistan: Osmanlı Ermenistan Cumhuriyeti'ni tanıyacak; Türk-Ermeni sınırını hakem sıfatıyla ABD Başkanı belirleyecek (Başkan Wilson 22 Kasım 1920'de verdiği kararla Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis illerini Ermenistan'a verdi.

6.Arap ülkeleri ve Adalar: Osmanlı savaşta veya daha önce kaybettiği Arap ülkeleri, Kıbrıs ve Ege Adaları üzerinde hiçbir hak iddia etmeyecek;

7.Azınlık Hakları: Osmanlı din ve dil ayrımı gözetmeksizin tüm vatandaşlarına eşit haklar verecek, tehcir edilen gayrimüslimlerin malları iade edilecek, azınlıklar her seviyede okul ve dini kurumlar kurmakta serbest olacak, Osmanlı'nın bu konulardaki uygulamaları gerekirse Müttefik Devletler tarafından denetlenecek;

8.Askeri Konular: Osmanlı İmparatorluğu'nun askeri kuvveti, 15.000'i jandarma olmak üzere 55.000 personelle sınırlı olacak, Türk donanması tasfiye edilecek, Marmara Bölgesi'nde askeri tesis bulunduramayacak, askerlik gönüllü ve paralı olacak, azınlıklar orduya katılabilecek, ordu ve jandarma Müttefik Kontrol Komisyonu tarafından denetlenecek;

9.Savaş Suçları: Savaş döneminde katliam ve tehcir suçları işlemekle suçlananlar yargılanacak;

10.Borçlar ve Savaş Tazminatı: Osmanlı İmparatorluğu'nun mali durumundan ötürü savaş tazminatı istenmeyecek, Türkiye'nin Almanya ve müttefiklerine olan borçları silinecek; ancak Türk maliyesi müttefikler arası mali komisyonun denetimine alınacak;

11.Kapitülasyonlar: Osmanlı'nın 1914'te tek taraflı olarak fesh ettiği kapitülasyonlar müttefik devletler vatandaşları lehine yeniden kurulacak;

12.Ticaret ve Özel Hukuk: Türk hukuku ve idari düzeni hemen her alanda Müttefikler tarafından belirlenen kurallara uygun hale getirilecek; sivil deniz ve demiryolu trafiği Müttefik devletlerarasında yapılan işbölümü çerçevesinde yönetilecek; iş ve işçi hakları düzenlenecek.

10 Ağustos1920'de Fransa'nın başkenti Paris'in 3 km batısındaki Sevr(Sèvres) banliyösünde bulunan Seramik Müzesinde imzalanmış olan bu antlaşma, Antlaşma imzalandığı dönemde devam eden kurtuluş savaşımızın zaferi ile sonuçlanması ile 24 Temmuz 1923te Lozan Antlaşmasıimzalanıp, uygulamaya konduğundan Sevr Antlaşması geçerliliğini kaybetmiştir. Yani Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde ki Türk Milleti bu antlaşmayı yırtıp atmıştır.

Batının tarihten gelen Türk ve İslam düşmanlığı hiç bitmemiştir. İngiltere, Amerika, Fransa, Vatikan, Almanya, Ermenistan, Yunanistan, İtalya, İsrail her zaman fırsat kollamış sevri uygulamaya koymak ve nihai olarakta Türk milletini yok etmek için çalışmışlardır.

Türk milleti büyük bir millet ve 5000 yıllık bir devlet tecrübesi bulunmaktadır. Emperyalistlerin bitmek tükenmek bilmeyen saldırılarına sürekli olarak göğüs germektedir. Türkiye ve Türk milleti varlığına kast eden bu saldırıları sürekli ezip geçmektedir.

Türkiye ve Türk milletinin varlığına ve bekasına yönelik bu saldırılar bazen ekonomik, bazen siyasi, bazen darbe, bazen de terör olarak kendini göstermektedir. Son olarak 15 Temmuz FETÖ ihaneti ile ülkemiz işgal edilmek, iç savaş çıkartılmak istenmiştir. Yıllardır devam eden PKK saldırıları zirve yapmış. PKK, DEAŞ, PYD DHKP-C tüm taşeron terör örgütleri kullanılmaya başlanmıştır. Terör örgütleri ittifak yapmış devletimize ve milletimize saldırmaktadırlar.

Sevr’i yeniden uygulamak ve bunun için yaklaşık olarak 100 yıldır çalışan zemin ve alt yapı hazırlayan güçler 15 Temmuz FETÖ ihaneti ile çok yönlü olarak planlarını son aşamaya getirmişlerdir. Bu planları anlamak için bu zor coğrafyada olup bitenlere iyi bakmak lazım. Irak, Suriye, Lübnan, Libya, Filistin ve Afganistan kan gölüne dönüşmüş ve büyük bir Müslüman soykırımı yapılmaktadır. Bu ülkelerde önce etnik sonra mezhepsel kutuplaşma sağlanmış sonra terör başlatılmış son aşamada ise bu ülkeler işgal edilmiştir. Bu ülkelerde artık insanların evleri yoktur, sabah kalktıklarında gidecekleri iş yerleri, çocuklarının okuyacakları okulları yoktur. İnsanların canlarının, namuslarının ve mallarının güvenliği kalmamış. Paramparça olmuşlar. İç savaş, göçler ve işkenceler yaşamaktadırlar.

Bu ülkelerin yaşadıklarını çok iyi anlamamız ve görmemiz gerekmektedir. Türkiye’de yaşananlar ve yaşatılmak istenenler bundan farklı değildir. Ülkemizde de başta PKK olmak üzere onun uzantıları KCK ve siyasi uzantıları eliyle etnik ayrıştırma, DAEŞ ve diğer uzantılar ile mezhepsel ayrıştırma, FETÖ ile paralel yapılanma gerçekleştirilerek ülkemizde iç savaş çıkartılma planları uygulanmaktadır.

Türkiye bu cendereden kurtulmak için içte ve dışta büyük bir mücadele vermektedir. Türkiye 2. Kurtuluş savaşını yapmakta ve Türkiye yeniden kurulmaktadır. Bu kuruluşta iki lider vardır. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve MHP genel Başkanı Devlet Bahçeli. Bu nedenle bu iki lider emperyalist güçlerin hedefi halindedir. Bu iki liderin kaderi ülkemizin de kaderi olmuştur.

Cumhurbaşkanı yalnız bırakılmak, MHP genel başkanı Devlet Bahçeli ise parti içinde ki muhalifler eliyle engellenmek istenmektedir. Burada MHP ve ülkücü camiaya büyük bir görev düşüyor. Ülkücüler Türkiye’nin yeniden kuruluşunda yer almanın önemini görmeleri gerekir. Türkiye ve Türk milletinin varlığına, birliğine yapılan bu saldırılarda ülkücüler birlik ve beraberlik içinde olmaları gerekmektedir. Ülkücüler bu tarihi dönemde dimdik ayakta durmaları ve büyük devlet adamı Devlet Bahçeli’ye sahip çıkmalılardır. Devlet Bahçeli’yi anlamaları şarttır. Cumhurbaşkanının yüksek liderliği ve milletimizden aldığı destek ve Devlet Bahçeli’nin devlet adamlığı ile Türkiye yeniden kuruluyor. Sevri bir kez daha yırtıp atmak istiyor. FETÖ’den temizleniyor, tüm kurumları yeniden yapılanıyor. Kürdistana geçit verilmiyor. Ekonomik taarruzları bertaraf ediyor.

Kahraman Türk Milleti iki kahraman lideri Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli ile verdiği kurtuluş savaşını zafer ile sonuçlandırmalıdır. Bin yıllık yurdumuzu kaybetmemeliyiz. İç savaş için hazırlanan etnik ve mezhepsel oyunlara gelmemeliyiz. Provokasyonları yerle bir etmeliyiz. Emperyalizmin son kale Türkiye’mizi ele geçirmesine izin vermemeliyiz.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.