Allah aşkına bunların ağzından hiç 'Silahları bırakın biz burada Ankara'da siyaset yapıyoruz. Elinize silah alıp niye bizim siyasetimizi lekeliyorsunuz?' dediklerini duydunuz mu? Günlerdir Sur'da çağrı yapılıyor. Bunların meselesi ülkede huzur olması değil aksine teröristlerle iş birliği yaparak Türkiye'yi kaosa sürüklemek. İzin vermeyiz" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, KKTC Başkanı Ömer Kalyoncu ile birlikte yaptığı ortak basın toplantısında konuştu. Suyun adaya taşınması, işletilmesi ve yönetilmesi bakımından gerek kendilerinin gerekse Türk tarafının taşıdığı bazı endişelerin, anlaşmaların imzalanmasında biraz zaman kaybettirmiş olduğunu dile getiren KKTC Başkanı Ömer Kalyoncu, "Artık suyun bereketinden yararlanma zamanı gelmiş bulunmaktadır" dedi. AKEL Genel Sekreterinin, KKTC ile Türkiye arasında imzalanan su temini anlaşmasının kendilerini bağlamayacağı yönündeki açıklamalarını değerlendirmesi istenen Kalyoncu, Kıbrıs'ta federal bir cumhuriyet oluşturulması halinde güneyin yaptığı uluslararası anlaşmaların da kendilerinin yaptığı anlaşmaların da alt alta yazılacağını ve hepsinin de geçerli olacağını ifade etti. Kalyoncu, "Boşuna bir telaş verdiler ve doğru yapmadıkları inancındayım" diye konuştu.
"ZATEN BİZİM TANIMADIĞIMIZ BİR ÜLKENİN YORUMU DA BİZİ BAĞLAMAZ"
Rum kesiminin KKTC'ye su temini anlaşmasını tanımayacağı yönündeki açıklamalara ilişkin Davutoğlu, "Zaten bizim tanımadığımız bir ülkenin yorumu da bizi bağlamaz. Böyle demek icap eder. Aslında bu bir zihniyeti yansıtıyor. Biz bu kadar olumlu bir dil kullanırken karşı taraftan 'Bu anlaşma bizi bağlamaz' deniyor. Bağlasa ne olur bağlamasa ne olur. Onları da bağlamayıversin. Bunu o kadar dert etmeye gerek yok. Gönül, su vermye açığız" ifadelerini kullandı.
"DEVLETİN İÇİNE SIZMIŞ BİR GRUP HAİN TARAFINDAN BÜTÜN YASALARI ÇİĞNEYEN BİR MÜDAHALE SÖZ KONUSU OLDU"
AYM'nin Gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül hakkında verdiği karar sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı açıklamalar ve sonrasındaki tartışmalara ilişkin Davutoğlu şu ifadeleri kullandı: "Esas itibariyle konu 2 gazetecinin herhangi bir şekilde herhangi bir beyan etmesi değil. Yardım konvoyuna dönük olarak devletin içine sızmış bir grup hain tarafından açık bütün yasaları çiğneyen bir müdahale söz konusu oldu.
HAİNCE, ALÇAKÇA BİR OPERASYONDU. KİMSE BUNUN ÜSTÜNÜ ÖRTEMEZ
Türkiye Cumhuriyeti devletini ve bu talimatı veren Başbakanı ilgili yetkilileri dünyaya şikayet edecek bir tavır içine girdiler. Bu gazetecilik haberinin kökenine gitmek lazım. Haince, alçakça bir operasyondu. Kimse bunun üstünü örtemez. Mesele Türkiye'yi karalamak. Hükümetimiz gerekli cevabı vermiştir. Bütün komplolara rağmen yardımlar devam diyor. Terörist faaliyet karşısında sessiz kalınamaz.
BİR ALÇAKÇA KOMPLO KARŞINDA SESSİZ KALACAKSINIZ BU OLMAZ. BİR CASUSLUK FAALİYETİ SÖZ KONUSUDUR
Bir alçakça komplo karşında sessiz kalacaksınız bu olmaz. Bir casusluk faaliyeti söz konusudur. İşin esasına gidildiğinde Türkiye Cumhuriyeti devletine, hükümetine ve halkına yönelik açık bir casusluk faaliyeti söz konusudur. Olayların gerçeğini saptırma faaliyeti söz konusudur. Milli duruşa sahip, insani hassasiyete sahip herkesin bir kere bunun farkında olması lazım.
KANUNİ AÇIDAN DA SAKINCALI OLAN BELGELERİ Tavla YAYINLAMIŞLARDIR
Bu 2 gazeteci aradan çok uzun süre geçtikten sonra bununla ilgili bazı gizli kalması gereken belgeleri yayınlayarak Tekrar Türkiye'yi tam da kritik bir vakitte, konuyu gündeme getirmek için kanuni açıdan da sakıncalı olan belgeleri yayınlamışlardır. Dünyada yapılmaması gereken bir eylemdi.
AYM'YE BİREYSEL BAŞVURU HAKKINI BİZ GETİRDİK. PİŞMAN DEĞİLİZ
Hukuki bir işlem başlatıldı. Başladığı gün, tutuksuz yargılanma esastır dedim. Yine aynı şeyi söylüyorum. AYM'ye bireysel başvuru hakkını biz getirdik. Pişman değiliz. Yargı süreci tamamlandıktan sonra AİHM'den önceki bir son adım aşama olarak bireysel başvuru hakkı kullanılabilir.
BİRİNCİL MAHKEMENİN KARARINI YÖNLENDİRMESİ, İSTİKAMET ÇİZMESİ, AYM'NİN YETKİSİNİ AŞAN BİR TUTUMDUR
Dava devam ediyor. Türkiye Cumhuriyeti hükümetine, devletine gizli belgeleri ifşa etmek suretiyle bir zarar verme konusunda bir başka dava sürüyor. Dava sürerken esasından koparılıp bir basın özgürlüğü olarak yansıtılması sürmekte olan bir davaya açık bir müdahaledir. AYM'nin burada verebileceği tek karar, tutuklu yargılama ile ilgilidir. Birincil mahkemenin kararını neredeyse yönlendirmesi ona bir takım istikamet çizmesi, belirlemesi AYM'nin yetkisini aşan bir tutumdur. AYM'ye bir ahlaki sorumluluk da yüklemiştir.
GEREKİRSE O BAKIMDAN BÜTÜN KURUMLARIN ÜZERİNDE MUTABIK KALDIĞI BİR DÜZENLEME DÜŞÜNÜLEBİLİR
Herkesin bu kararlarla ilgili görüş belirtme ve gerektiğinde eleştirme hakkı da söz konusudur. Nasıl siyasiler eleştiriden azade değilse, aynı şekilde bütün kurumlar da aldıkları kararlar doğrultusunda eleştiriye tabi tutulabilirler. Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifadelerini bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Bireysel başvuru hakkını savunuyoruz ama yetki aşımları söz konusu olacaksa bunun doğru tanımlanması için bazı ilkeler konması da aşikardır. Çünkü bir konuda verilen hak ihlali kararı, bakınız bütün yargı sürecini etkileyebiliyor. Öncelikle Anayasa Mahkemesi'nin, bunun bütün yargı süreçleri bittikten sonra kullanılan son hak olduğu temel ilkesini benimseyerek davranması, bu sorunları çözer. Gerekirse o bakımdan bütün kurumların üzerinde mutabık kaldığı bir düzenleme düşünülebilir."
"BUNLARIN MESELESİ TERÖRİSTLERLE İŞ BİRLİĞİ YAPARAK TÜRKİYE'Yİ KAOSA SÜRÜKLEMEK"
HDP EŞ Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Sur ile ilgili çağrısına ilişkin Davutoğlu, "Demirtaş'ın 6-7 Ekim olaylarında nasıl bir provokatif dil kullandığını herkes biliyor. Son dönemlerde halkı isyana teşvik ettiğini, 'silahlanın ve ayaklanın' diye çağrı yaptığını da herkes biliyor. Şimdi de yine Sur'da Diyarbakır'da provokatif açıklamalarına devam ediyor. Allah aşkına bunların ağzından hiç 'Silahları bırakın biz burada Ankara'da siyaset yapıyoruz. Elinize silah alıp niye bizim siyasetimizi lekeliyorsunuz?' dediklerini duydunuz mu? Günlerdir Sur'da çağrı yapılıyor. Bunların meselesi ülkede huzur olması değil aksine teröristlerle iş birliği yaparak Türkiye'yi kaosa sürüklemek. İzin vermeyiz. Bir kez daha söylüyorum. Söylediğimizin ne kadar ciddi olduğunu herkes herhalde zamanla görüyor. Orada tek bir silahlı birey kalmayıncaya kadar gerekli çalışmalar yürütülecek. Teslim oldukları anda iş bitmiştir. Bütün mesele provokasyon. Çıkışlar kolaylaştırılacak. Çıkmak isteyen herkes çıkacak. Sur'da çok az bir yer kaldı. Operasyon tamamlanacak. Dokunulmazlıklar kürsü dokunulmazlığıdır. Herkes TBMM'de istediğini ifade edebilir. Kimsenin buna dayanarak suç işleme hakkı, özgürlüğü yoktur. Hukuki süreci takip edeceğiz" diye konuştu.
"TERCİHİMİZ BAŞKANLIK SİSTEMİ, PARLAMENTER SİSTEMİ TERCİH EDİYORSANIZ MODELİNİZİ GETİRİN KONUŞALIM"
CHP'nin Anayasa Komisyonuna dönme şartlarına ilişkin Davutoğlu, "Kılıçdaroğlu’nun mektubunda ön koşul var. Uzlaşı dediğiniz zaten karşı tarafa bir şey dikte etmeden konuşmaya hazır olmak demektir. Eğer siz 'benim pozisyonum şudur, bunun dışında da bir şey düşünmem' dediğiniz anda komisyonun uzlaşma komisyonu olma niteliğini anlamamışsınız demektir. Bizim tercihimiz başkanlık sistemi, siz parlamenter sistemi tercih ediyorsanız modelinizi getirin. Hiçbir ön şart koymayalım oturup bunları konuşalım. Önemli olan bir anayasanın ruhudur, insan hak ve özgürlükleridir, güçler ayrılığı prensibidir, demokratik hukuk devleti kurallarıdır. Anayasanın ruhunda anlaşırsak, iskeletinin ne olacağını da halka sorarız. Yani sistemin ne olacağı konusunu gerektiğinde halka sorarız. Biz her şeyi konuşuruz" ifadelerini kullandı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, KKTC Başkanı Ömer Kalyoncu ile birlikte yaptığı ortak basın toplantısında konuştu. Suyun adaya taşınması, işletilmesi ve yönetilmesi bakımından gerek kendilerinin gerekse Türk tarafının taşıdığı bazı endişelerin, anlaşmaların imzalanmasında biraz zaman kaybettirmiş olduğunu dile getiren KKTC Başkanı Ömer Kalyoncu, "Artık suyun bereketinden yararlanma zamanı gelmiş bulunmaktadır" dedi. AKEL Genel Sekreterinin, KKTC ile Türkiye arasında imzalanan su temini anlaşmasının kendilerini bağlamayacağı yönündeki açıklamalarını değerlendirmesi istenen Kalyoncu, Kıbrıs'ta federal bir cumhuriyet oluşturulması halinde güneyin yaptığı uluslararası anlaşmaların da kendilerinin yaptığı anlaşmaların da alt alta yazılacağını ve hepsinin de geçerli olacağını ifade etti. Kalyoncu, "Boşuna bir telaş verdiler ve doğru yapmadıkları inancındayım" diye konuştu.
"ZATEN BİZİM TANIMADIĞIMIZ BİR ÜLKENİN YORUMU DA BİZİ BAĞLAMAZ"
Rum kesiminin KKTC'ye su temini anlaşmasını tanımayacağı yönündeki açıklamalara ilişkin Davutoğlu, "Zaten bizim tanımadığımız bir ülkenin yorumu da bizi bağlamaz. Böyle demek icap eder. Aslında bu bir zihniyeti yansıtıyor. Biz bu kadar olumlu bir dil kullanırken karşı taraftan 'Bu anlaşma bizi bağlamaz' deniyor. Bağlasa ne olur bağlamasa ne olur. Onları da bağlamayıversin. Bunu o kadar dert etmeye gerek yok. Gönül, su vermye açığız" ifadelerini kullandı.
"DEVLETİN İÇİNE SIZMIŞ BİR GRUP HAİN TARAFINDAN BÜTÜN YASALARI ÇİĞNEYEN BİR MÜDAHALE SÖZ KONUSU OLDU"
AYM'nin Gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül hakkında verdiği karar sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı açıklamalar ve sonrasındaki tartışmalara ilişkin Davutoğlu şu ifadeleri kullandı: "Esas itibariyle konu 2 gazetecinin herhangi bir şekilde herhangi bir beyan etmesi değil. Yardım konvoyuna dönük olarak devletin içine sızmış bir grup hain tarafından açık bütün yasaları çiğneyen bir müdahale söz konusu oldu.
HAİNCE, ALÇAKÇA BİR OPERASYONDU. KİMSE BUNUN ÜSTÜNÜ ÖRTEMEZ
Türkiye Cumhuriyeti devletini ve bu talimatı veren Başbakanı ilgili yetkilileri dünyaya şikayet edecek bir tavır içine girdiler. Bu gazetecilik haberinin kökenine gitmek lazım. Haince, alçakça bir operasyondu. Kimse bunun üstünü örtemez. Mesele Türkiye'yi karalamak. Hükümetimiz gerekli cevabı vermiştir. Bütün komplolara rağmen yardımlar devam diyor. Terörist faaliyet karşısında sessiz kalınamaz.
BİR ALÇAKÇA KOMPLO KARŞINDA SESSİZ KALACAKSINIZ BU OLMAZ. BİR CASUSLUK FAALİYETİ SÖZ KONUSUDUR
Bir alçakça komplo karşında sessiz kalacaksınız bu olmaz. Bir casusluk faaliyeti söz konusudur. İşin esasına gidildiğinde Türkiye Cumhuriyeti devletine, hükümetine ve halkına yönelik açık bir casusluk faaliyeti söz konusudur. Olayların gerçeğini saptırma faaliyeti söz konusudur. Milli duruşa sahip, insani hassasiyete sahip herkesin bir kere bunun farkında olması lazım.
KANUNİ AÇIDAN DA SAKINCALI OLAN BELGELERİ Tavla YAYINLAMIŞLARDIR
Bu 2 gazeteci aradan çok uzun süre geçtikten sonra bununla ilgili bazı gizli kalması gereken belgeleri yayınlayarak Tekrar Türkiye'yi tam da kritik bir vakitte, konuyu gündeme getirmek için kanuni açıdan da sakıncalı olan belgeleri yayınlamışlardır. Dünyada yapılmaması gereken bir eylemdi.
AYM'YE BİREYSEL BAŞVURU HAKKINI BİZ GETİRDİK. PİŞMAN DEĞİLİZ
Hukuki bir işlem başlatıldı. Başladığı gün, tutuksuz yargılanma esastır dedim. Yine aynı şeyi söylüyorum. AYM'ye bireysel başvuru hakkını biz getirdik. Pişman değiliz. Yargı süreci tamamlandıktan sonra AİHM'den önceki bir son adım aşama olarak bireysel başvuru hakkı kullanılabilir.
BİRİNCİL MAHKEMENİN KARARINI YÖNLENDİRMESİ, İSTİKAMET ÇİZMESİ, AYM'NİN YETKİSİNİ AŞAN BİR TUTUMDUR
Dava devam ediyor. Türkiye Cumhuriyeti hükümetine, devletine gizli belgeleri ifşa etmek suretiyle bir zarar verme konusunda bir başka dava sürüyor. Dava sürerken esasından koparılıp bir basın özgürlüğü olarak yansıtılması sürmekte olan bir davaya açık bir müdahaledir. AYM'nin burada verebileceği tek karar, tutuklu yargılama ile ilgilidir. Birincil mahkemenin kararını neredeyse yönlendirmesi ona bir takım istikamet çizmesi, belirlemesi AYM'nin yetkisini aşan bir tutumdur. AYM'ye bir ahlaki sorumluluk da yüklemiştir.
GEREKİRSE O BAKIMDAN BÜTÜN KURUMLARIN ÜZERİNDE MUTABIK KALDIĞI BİR DÜZENLEME DÜŞÜNÜLEBİLİR
Herkesin bu kararlarla ilgili görüş belirtme ve gerektiğinde eleştirme hakkı da söz konusudur. Nasıl siyasiler eleştiriden azade değilse, aynı şekilde bütün kurumlar da aldıkları kararlar doğrultusunda eleştiriye tabi tutulabilirler. Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifadelerini bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Bireysel başvuru hakkını savunuyoruz ama yetki aşımları söz konusu olacaksa bunun doğru tanımlanması için bazı ilkeler konması da aşikardır. Çünkü bir konuda verilen hak ihlali kararı, bakınız bütün yargı sürecini etkileyebiliyor. Öncelikle Anayasa Mahkemesi'nin, bunun bütün yargı süreçleri bittikten sonra kullanılan son hak olduğu temel ilkesini benimseyerek davranması, bu sorunları çözer. Gerekirse o bakımdan bütün kurumların üzerinde mutabık kaldığı bir düzenleme düşünülebilir."
"BUNLARIN MESELESİ TERÖRİSTLERLE İŞ BİRLİĞİ YAPARAK TÜRKİYE'Yİ KAOSA SÜRÜKLEMEK"
HDP EŞ Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Sur ile ilgili çağrısına ilişkin Davutoğlu, "Demirtaş'ın 6-7 Ekim olaylarında nasıl bir provokatif dil kullandığını herkes biliyor. Son dönemlerde halkı isyana teşvik ettiğini, 'silahlanın ve ayaklanın' diye çağrı yaptığını da herkes biliyor. Şimdi de yine Sur'da Diyarbakır'da provokatif açıklamalarına devam ediyor. Allah aşkına bunların ağzından hiç 'Silahları bırakın biz burada Ankara'da siyaset yapıyoruz. Elinize silah alıp niye bizim siyasetimizi lekeliyorsunuz?' dediklerini duydunuz mu? Günlerdir Sur'da çağrı yapılıyor. Bunların meselesi ülkede huzur olması değil aksine teröristlerle iş birliği yaparak Türkiye'yi kaosa sürüklemek. İzin vermeyiz. Bir kez daha söylüyorum. Söylediğimizin ne kadar ciddi olduğunu herkes herhalde zamanla görüyor. Orada tek bir silahlı birey kalmayıncaya kadar gerekli çalışmalar yürütülecek. Teslim oldukları anda iş bitmiştir. Bütün mesele provokasyon. Çıkışlar kolaylaştırılacak. Çıkmak isteyen herkes çıkacak. Sur'da çok az bir yer kaldı. Operasyon tamamlanacak. Dokunulmazlıklar kürsü dokunulmazlığıdır. Herkes TBMM'de istediğini ifade edebilir. Kimsenin buna dayanarak suç işleme hakkı, özgürlüğü yoktur. Hukuki süreci takip edeceğiz" diye konuştu.
"TERCİHİMİZ BAŞKANLIK SİSTEMİ, PARLAMENTER SİSTEMİ TERCİH EDİYORSANIZ MODELİNİZİ GETİRİN KONUŞALIM"
CHP'nin Anayasa Komisyonuna dönme şartlarına ilişkin Davutoğlu, "Kılıçdaroğlu’nun mektubunda ön koşul var. Uzlaşı dediğiniz zaten karşı tarafa bir şey dikte etmeden konuşmaya hazır olmak demektir. Eğer siz 'benim pozisyonum şudur, bunun dışında da bir şey düşünmem' dediğiniz anda komisyonun uzlaşma komisyonu olma niteliğini anlamamışsınız demektir. Bizim tercihimiz başkanlık sistemi, siz parlamenter sistemi tercih ediyorsanız modelinizi getirin. Hiçbir ön şart koymayalım oturup bunları konuşalım. Önemli olan bir anayasanın ruhudur, insan hak ve özgürlükleridir, güçler ayrılığı prensibidir, demokratik hukuk devleti kurallarıdır. Anayasanın ruhunda anlaşırsak, iskeletinin ne olacağını da halka sorarız. Yani sistemin ne olacağı konusunu gerektiğinde halka sorarız. Biz her şeyi konuşuruz" ifadelerini kullandı.