banner798
OBAMA GERÇEKTEN BIR KURTARICIMI YOKSA HAYAL KIRIKLIGIMI ?
 
 
Küresel Sermayenin Gücü Altinda Sistem Nasil Çalisiyor
 
  
 
 
2008 Kasim ayinda ABD’de yapilan seçimler Barack Obama ABD Baskani seçildiginde bütün dünyada Amerika’nin dis politikalari daha yumusayacagi, Amerika’nin hem kendi halkina hem dis ülkelere daha demokratik standartlar içinde yaklasacagini düsünmüs, büyük çogunluk süper devletin basina gelen bu kisiyi bir kurtarici olarak görmeye baslamisti.
Bunun nedenlerinden biri de George Bush’un Baskanlik dönemi sirasinda ABD politikalarinin tutarsizligi, baskici militarist bir dis politika uygulamasi içeride ve disaridaki antidemokratik uygulamalar idi. Bu politikalar dogal olarak Bush rejimi ve Amerikan karsitlarini ve düsmanlarini çogaltti. George Bush döneminde ABD çikarlari söz konusu oldugunda dis politikalardaki uzlasmaz, zorlamaci, güç kullanma egilimini abartilmis ve saptirilmis haberler ve yeterli olmayan nedenleri kanit olarak sunarak hiçbir uluslararasi hak hukuk kural dinlemeden uygulamaya koydu. Demokrasi getirecegim diye müdahale ettigi yerlerde hep petrol gibi enerji kaynaklarinin olmasi Amerika’nin yaptigi bu müdahalelerin  hukuki geçerliligini fazla inandirici kilmadi. Büyük silah üreticileri ve enerji kaynaklarina bir sekilde zor kullanarak sahip olmak isteyenler hariç çogunluk dünyada savas degil baris ve huzur ortami istiyordu.
Barack Obama Amerikali için Amerikanin dünya genelinde bozulan yipranan imajini olumlu bir sekle dönüstürecek, global ekonomik krizi düzeltebilecek, Amerika’nin dünyayla daha uyumlu iliskiler içine sokacak bir umut güzel bir vitrinken, Amerikali olmayanlar içinde Obama’nin baskanligi Bush’dan sonra Amerika’nin dünyada daha yapici ve uzlasmaci siyasetlerin uygulanacaginin bir isaretti.
Gerçekten çogunlugun oldukça iyimser ve yüksek umutlarla bekledigi bu olumlu tarnsformasyonu gerçeklestirebilmek için Barack Obama’nin ne ölçüde bir bagimsizligi ve yaptirim gücü olacagini bilmek gerekiyordu. Bütün bu iyimserlik ve yüksek umutlarin esas nedeni de bu noktanin tam olarak bilinmemesinden kaynaklanmaktadir.
Amerika gibi dünyanin Gayri Safi Hasilasinin{$ 60 trilyon} yüzde 25’ine {yaklasik $14.5-$15 trily.}sahip bir süper gücü idare eden, yönlendiren güçlerin dagiliminda ülke Baskaninin yeri öyle sanildigi gibi kisa zamanda her seyi degistirecek bir konumda degildir.
ABD Baskanligina gelmis bir kisi uzun yillar boyunca ülkede hakim olan küresel sermaye güçlerinin kurumlari içinde denetlenmis sinanmis onlarin çikarlari dogrultusunda bir politika izlemeyecegi onaylanmis bir kisidir. Kimse güzel konusuyor, uzlasmaci nutuklar atiyor diye ABD Baskanligi koltuguna oturma sansi elde edemez. ABD politik sisteminde böyle tesadüflere fazla yer yoktur.
Amerika’nin dis politikalarinda sahip oldugu egemenligi daha gelistirmesi için belli bir güç odagi olarak adlandiracagimiz Dis Iliskiler Konseyi, CFR{Council on Foreign Relation}1921 yilindan itibaren Amerika ‘daki en büyük güç odaklarindan biridir. Barack Obama’nin karisi CFR üyesidir. Barack Obama her ne kadar ben CFR’ a gidip konusma yapiyorum fakat CFR’in resmi bir üyesi degilim[1] dese de resmi CFR listesinde ismi olmasa da[2] karisinin direktörlük yaptigi ABD Baskanlarinin seçiminde en büyük rolü oynayan dünyanin en güçlü organizasyonlarindan biri olan CFR’la bir iliskim yok demesi fazla inandirici degildir.
 2008 Kasim ABD Baskanlik seçimine katilan Hillary Clinton, John Edwards, Mitt Romney, John McCain ve digerleri hep CFR üyesidir. Adaylardan bir tek Ron Paul CFR Üyesi olmadigi gibi CFR Tarafindan da desteklenmediginden CFR destekli medya Ron Paul’u [3] seçimde hiçbir sans tanimayacak sekilde görmezlikten geldi.
CFR genelde islerini gizlilik içinde yürütür. CFR çevresini iyi taniyan Obama CFR’da konusmalar da yapmasina ragmen[4] her ne kadar üyeligi tartismali olsa da karisi Michelle Obama’nin özellikle Chicago CFR[5] direktör olarak resmi üyeligi vardir.[6]
Barack Obama’nin danismanlarindan baslayarak etrafindakilerin çogu ya CFR’in en tepedeki yönetici ve üyeleri {Zbigniew Brzezinski, Richard Haass, Richard Holbrooke, Dennis Ross…}[7] ya da CFR’a yakin olan adamlardir. Üç dört senelik bir parlamento tecrübesi olan tecrübesiz genç bir politikaciyi küresel sermayenin büyük güçleri nasil ABD Baskani olmasina müsaade ettiler sorusuna gelince; Obama’nin sempatikligi, güzel konusmasi,etnik 
kökeni ve karizmasi ile daha genis bir kitleyi ve etnik guruplari  ABD Baskani olarak kolayca etkileyebilecegi düsünüldü. Bunda da simdilik kismen basarili olundu.
Fakat Obama daha Baskanlik koltuguna oturdugu ilk günlerden itibaren ondan çok sey
bekleyenleri hayal kirikligina ugratmaya basladi. Baskan olduktan sonra daha önce verdigi birçok sözü tutmadigi gibi yaptigi atamalarda da Bush dönemi politikalarindan çok farkli
davranmayacaginin sinyallerini verdi.
Obama seçimlerden önce Irak’dan ABD askerini 2010 yilina kadar çekecegini, Ortadoguya baris getirmek için mücadele edecegini, devlet görevlerine tayinlerdeki seçimini yaparken yakin akraba, dost ve seçimde ona parasal destekte bulunanlari seçmek {cronyism}yerine o görevlere hak edenleri atayacagi sözlerini vermisken bu sözlerinde daha basinda durmayacagini göstermistir.
 Obama’nin Baskan olduktan sonra ilk atadigi kisi yönetimde kilit role sahip bir görev mevki olan Beyaz Saray Genel Sekreteriligi’ne atadigi Rahm Emanuel’di. Diplomatik tavirlar sergilemedigi, ukelaligi, çevresinde sergiledigi nezaket disi davranislari ve bozuk agizli olmasiyla bilinen ve bu nedenle Rahmbo{Rambo} lakabiyla anilan Emanuel Yahudi lobilerinin en güçlü adamlarindan biri olup asiri bir Israil yanli tutumu herkes tarafindan biliniyordu.
Emanuel Birinci Körfez Savasi sirasinda Israil’e gidip burada gönüllü askerlik yapmis olup[8] babasi Benjamin M. Emanuel da Siyonist terör örgütü Irgun’in[9] silahli militanlarindan biriydi. ABD Ulusal Güvenlik Ajansi’nin {NSA}ödüllü eski ajani Wyne Madsen, Rahm Emanuel’in Israil gizli servisi Mossad ile baglantisi oldugunu iddia etmisti. Rahm Emanuel’in Israil’in en etkin ajanlarindan biri oldugunu birçok kaynak belirtiyor.[10]
Barack Obama daha Baskanliginin ilk resmi töreninde {inaguration}Rahm Emanuel’in yaptigi saçmaliklardan sikayetçi olmaya basladi[11] fakat artik elinden bir sey gelmez.
Rahm Emanuel aslinda içi nefret dolu bir karakter ve bunu sik sik sergilemekten de çekinmiyor. Çevresine saldirgan köpek söhreti{attack dog reputation}ile korku salarken bu kimligi zaman zaman kendisini de rahatsiz ediyor olmali ki kendisi bu nefret dolu saldirgan kisiligini söyle itiraf eder; ‘Bazi sabahlari uyandigimda kendimden bile nefret ediyorum.’[12] Iste demokrasi, uzlasma ve baris elçisi nutuklari ile Amerika Baskanligina gelen Obama’nin Amerikan politikasinin kilit noktalarinda görevlendirdigi kisinin portresi. Porte daha basindan hiç umut verici görünmüyor. Artik Obama iktidarini sürdürebilmek için belli güçlere diyet vermesinin sonuçlarina katlanmak zorunda.
 
Obama’nin Baskan Yardimcisi olarak seçtigi Joseph R. Biden  Mart 2007 yilinda Israil Shalom TV.’e Israil’e sempatik görünmek için ben de sionistim[13]. Sionist olmak için Yahudi olmaniza gerek yok. Israil Amerikanin Ortadoguda en güçlü direnme noktasidir gibi demeçler veriyordu.[14]
Obama 2 Temmuz 2009 da yaptigi açiklamada Israil’in 200’ün üzerinde nükleer silaha sahip bölgede büyük bir nükleer güç oldugunu görmemezlikten gelerek, Iran’in nükleer bir güç olmasina müsade edemeyiz[15] demecinden dört gün sonra Baskan Yardimcisi Biden’den daha sert bir demeç gelir. Biden 6 Temmuz 2009’da yaptigi konusmasinda da eger Israil Iran’a nükleer çalismalarini hedef alarak askeri müdahalede bulunursa Amerika bunu önlemek için bir girisimde bulunmayacak[16] diyerek, Israil’in Iran’a askeri müdahalede bulunmasi için dolayli yoldan desteklemektedir. Bir ülkenin Baskan Yardimcisi eliyle baska bir ülkeye askeri müdahalede bulunmasi için tesvik etmenin ve savas kiskirticiligi yapmasinin cevabini en iyi verecek o Baskan Yardimcisini bu göreve getiren baris uzlasma yanlisi mesajlar veren ABD Baskani olmasi gerekmektedir. Etrafina bu kafada kurmaylari toplayarak Ortadogu’ya baris getirmek için sözler vermek büyük bir çeliskidir. Bir ülkenin baska ülkeyi savasa tesvik edici demeçleri Bush döneminde bile olmamisti.
Amerika ve Rusya’nin her birinde 1500-1675 arasinda nükleer baslikli silah vardir. 06 Temmuz 2009 yilinda her iki ülkenin Baskanlari Obama ve Mevdet Moskova’da bir araya gelerek nükleer silahlarin üçte bir oraninda azaltilmasi üzerine anlasma imzaladilar.[17]
Baris için yapilacak en büyük adim yalniz bir ve iki ülkeyi nükleer silahsizlastirmak degil basta ABD, Israil, Rusya, Kore olmak üzere bütün ülkeleri nükleer silahlardan arindirmaktir.  
  
Obama’nin ABD ve NATO askeri komutani olarak Afganistan’a atadigi General Stanley
McChrystal Bush döneminin komutanlarindan olup, askeri çevrelerde görevlerinin ötesinde silahli güç kullanmayi seven psikopat derecesinde acimasizligi ile taninir.[18] Stanley McChrystal ayni zamanda ileri gelen CFR üyelerindendir.[19] General McChrystal 2003-2008 yillari arasinda Birlesik Özel Harekat {Operasyon} Birligi {Joint Special Operations Command}nin komutanligini yapti. Aslinda Özel Harekat Birligi Amerikan karsiti silahli guruplara karsi gizli silahli operasyonlar düzenliyordu. Böyle bir birligin fazla bir hukuksal dayanagi olmadigi bir sürü katliama karistigi için Amerikan Savunma Bakanligi Pentagon uzun bir süre böyle bir birligin olmadigini iddia etmisti.
Baris uzlasma yanlisi Obama ordunun içindeki acimasiz, siddet yanlisi bir generali diger bir kilit noktada göreve getiriyordu. Sonrada siddet siddeti körüklüyor kontrolü mümkün olmayan sonuçlar doguruyordu.
Obama’nin Baskan Yardimcisi Joe Biden Yahudi olmamasina ragmen Yahudi lobilerinin toplantilarinda ya da Amerika’da kablolu televizyon yayini yapan {www.shalomtv.com} Israil yanlisi Shalom TV kanalina {Mart 2007}verdigi demeçte Yahudi güçlerine sempatik görünebilmek için ben de siyonistim diyebiliyor.[20] Joe Biden’nin de CFR Üyesi oldugunu belirtelim. Seçtigi bu ve bunlara benzer adamlarla Obama’nin ABD politikalarini degistirip Ortadogu’ya baris getirmesi pek mümkün görünmüyor.
Obama sözde kendi çevresinde olan seçimde kendine finansal yardimda bulunan kisilere çikar saglamayacagi önemli görevlere bu kisileri degil bu görevleri hakkedenleri getirecegi sözünde de durmadi. Bunun bir örnegi Mayis 2009’da seçim kampanyasi için{$500.000}Baskanlik mazbatasini aldigi resmi seronomi için{$300.000}para toplayan ve uluslararasi diplomasi konusunda bir tecrübesi ve akademik bir yeterliligi olmayan 71 yasindaki avukat ve finansör Louis Susman’i Mayis 2009’da Ingiltere’ye  Amerika elçisi olarak tayin etti.[21]
Bush döneminden beri Londra’ya Amerikan elçiligine tayin edilenler klasik diplomatik kurallarin disinda bir durum arz ediyordu. Bu elçiler diplomat kökenli olmaktan çok Baskan’i finansal olarak destekleyen zenginlerin emekliliklerini rahat, konforlu ve prestijli bir sekilde geçirebilecekleri fakat aslinda hakketmedikleri bir görev olmustu.
Obama gerçekten demokrasi ve adalet kurallarina aykiri olan bu kötü uygulamayi aynen Bush döneminde oldugu gibi devam ettirdi. George Bush kendisini parasal olarak destekleyen ve diplomat kökenli olmayan Teksas’li zengin is adami William Farish ve araba alim satim isi yapan Robert Tuttle’i Ingiltere’ye elçi olarak atamisti.
Obama’nin yaptigi Ingiltereye elçi olarak diplomat kökenli olmayan birini atamasi eski tecrübeli diplomatlardan olan Morton Abramowitz ve Ronald Neumann tarafindan siddetle elestirildi. [22]
Obama etik kurallar olarak 21.01.2009’da yayinladigi özellikle lobi faaliyetlerinde bulunanlarin atanmalari ile ilgili kurallari[23]da yine kendisi çignedi. Savunma Bakanligi Pentagon’daki en üst göreve Savunma Bakani Yardimcisi {Deputy Secretary of the Defense Departnent}olarak William J. Lynn’i atadi. Halbuki Lynn savunma sanayinde faaliyet gösteren Raytheon firmasinin projelerini Amerikan Savunma Bakanligi Pentagon’a satmak için lobi faaliyetlerinde bulunuyordu.[24] Obama’nin yayinladigi etik kurallarinin ikinci maddesine göre lobi faliyetlerinde bulunanlarin bu faaliyetlerini durdurduktan iki yil sonra hükümet görevlerine atanabilir kuralini kendisi çignemis oluyordu. Çünkü Lynn son yillara kadar Raytheon firmasi için Savunma Bakanliginda lobi faaliyetlerinde bulunuyordu. [25]Bu firmadan 2008 yilinda $ 369.615 kazanmis firmanin $500.000 ile $1milyon arasi degerdeki hisse senetlerinin de sahibidir.[26] Simdi böyle birinin Obama’nin dikte ettirdigi yeni etik kurallardan hemen bir gün sonra bu kurallari çigneyerek ABD Savunma Bakanligi’nda, Savunma Bakani Robert Gates’den sonra en tepe noktasinda görev almasi Obama’nin kimler tarafindan yönlendirildiginin en güzel örneklerinden biridir.
William J. Lynn’in geçmisine bakildiginda durum daha vahim bir hal alir. Çünkü Lynn 1997-2001 yillari arasinda Simdi ikinci adam oldugu Pentagon’da Bas Muhasebeci {Chief Financial Officer} görevi yapiyordu. Lynn bu görevdeyken 1999 mali yilinda Savunma Bakanligi {Pentagon}hesaplardan $ 2.3 triyonun 2000 mali yilinda ise 1.1 trilyon kayboldugunu rapor etmisti.[27] Birden iki yil içinde ABD Savunma Bakanligi’ndan $3.4 trilyon buharlasip yok olmus ve isin kötüsü kimse bunun hesabini veremiyordu.[28] Bu skandal bir kurumun içinde gerçeklesen tarihin en büyük soygunuydu. Bunun en büyük sorumlularindan biri de Obama’nin Pentagon’un en üst kademelerinden birine atadigi William J. Lynn idi.
Aslinda konumuzla ilgili en enteresan atama yine çevreye duyarli insan sagligina önem veren nutuklar atan Obama tarafindan yapildi. Obama Ocak 2009’da Tom Vilsack’i Ziaat Bakani yapti. Eger insan ve çevre sagligi söz konusuysa eski Iowa Valisi Tom Vislack Ziraat Bakanligi’na atilacak en son isimlerden biriydi. Tom Vislack basta Monsanto olmak üzere hibrit ve GDO’lu tohum, ziraat ilaçlari ve suni gübre üreten biyoteknoloji firmalarinin en güvendigi ve sevdigi adamlardan biriydi. Biyoteknoloji firmalari kendi çikarlarinin yilmaz savunucusu olan Tom Vislack’i 2001 yilinda senenin en basarili valisi seçmislerdi.
Iowa ekonomisinde büyük ölçüde misir yetistiriciligi ve domuz çiftlikleri önemli rol oynar.  
Tom Vislack Amerika Ziraat Bakani olur olmaz basta GDO’lu olmak üzere biyoteknoloji firmalarinin ürünlerininin global olarak pazarlanmasini daha çok tesvik edecekleri ve bu güne kadar Amerikan Ziraat Bakanliginin bu konuda yeterli tesebbüs göstermedigi mesajlarini verir.[29]
Amerika’nin politikalarinin çogunlukla ABD Baskanlarinin kisiligine ve dünya görüsüne göre sekillendigini zannedenler politikalariyla dünyaya kötü örnek olan Bush döneminden sonra iktidara gelen Barack Obama’nin kamuoyuna verdigi olumlu mesajlari çok iyimser olarak algiladilar. Fakat Obama daha iktidarinin ilk üç ayi dolmadan yaptigi icraatlarla ondan çok büyük umutlari olanlari hayal kirikligina ugratmaya basladi.
Yukarida verdigimiz örnekler aslinda Bush dönemindeki idare sisteminden fazla bir degisiklik olmayacagini gösterdi. Aradaki fark politikalar Bush dönemindeki gibi daha kaba saba ve askeri güç gösterileri yapmadan daha ince diplomasilerle dünyayi idare edecekler.
Dünyayi basbakanlar hükümetler degil küresel sermaye güçleri yönetmektedir. Bunlar Unilever gibi her yere rüsvet dagitan gida firmalariyla, Monsanto ve Cargill gibi herkesi ürünleriyle zehirleyen biyoteknoloji devleri {gida teröristleri}, Exxon, Mobil, Shell gibi petrol devleriyle, Pentagon ve büyük  silah üreticileri gibi ölümcül silahlari satmak için savas çigirtkanligi yapanlar gibi güçler dünyayi çevrelemistir.
Isin en aci tarafi simdilik dünyanin nasil acimasiz güçler tarafindan hiç ayrim yapmadan ABD halki basta olmak üzere toplumlarin büyük bir kismini sömürdügünü halka anlatabilirsiniz fakat onlara dur diyecek bir güç teskil etmek mümkün degildir. Çünkü bu güçler finans, medya, teknoloji, gida gibi bütün stratejik degerlerin hakimiyetini ele geçirmislerdir.
Ben artik bunlarin gerçek yüzünü ortaya çikardim bu güçlerin gücü zayiflayacak ya da güzel mesajlar veriyor, ezilen gurubun etnik kökeninden geliyor, göbek adi Hüseyin diye bir ABD baskanindan her seyi düzeltecegini beklemek hayalciliktir Ingilizce tabirle aptallarin cennetinde yasamaktir.{living in a fool’s paradise}.
 
    Aslinda uzun süre aptallarin cennetinde yasayanlar Bati dünyasi halki ve finans çevreleriydi. 2008’de ekonomik kriz patlayinca uyanmaya gerçekleri görmeye basladilar. George Soros Nisan 2009’da ki bir televizyon programinda[30]bu konuda söyle diyordu; ülke uzun süredir {serbest }pazarin mucizeler yaratacagi üzerine yapilan yanlis yönlendirmelerle aptallar cennetinde yasiyordu. Toplumu borçlanarak tüketime yönlendiren bir ekonominin sürdürebilir ve hukuksal olduguna inandirmistik. Soros demek istiyor küresel ekonomiyi bir kenara iterek sadet zincirine bagli sanal bir finans ekonomisi yarattik bu balon patladi. Ve hayal dünyasinda yasayan bizler bunun altinda kaldik. Bu saadet zincirinin aslinda bas sorumlularindan biri de Soros ve onun gibi spekülatörlerle, finans dünyasindaki denetim mekanizmalarini devre disi çikarilmasina göz yuman politikacilar, bürokratlar ve uzmanlardir.
Iste simdi birakin dünyayi kurtarmayi Obama sanal finans ekonomisinin eline miras olarak biraktigi ekonomik enkazla ugrasiyor. Elde sihirli bir formül de yok, kisa zamanda bir ümit de görünmüyor.
Kimse kendini kurtaramadan baskalarini kurtaramaz. Kurtarici beklemek binlerce yildir insan hayalini süsleyen bir ütopyadir. Obama ne mesih ne mehdi’dir.  Gerçekleri, dünyayi iyi irdelemeden hayal dünyasinda gezmek sömürüye açik olmak ve aslanlara yem olmak demektir. [31]
 
Müslüman dünyasinin çogu Obama’nin Müslüman dünyasi basta olmak üzer bütün dünyaya verdigi uzlasmaci mesajlari dogal olarak iyi niyetli bir sekilde olumlu algilamasiyla dünyanin geleceginin daha iyi yola girmek üzere oldugu ümidiyle yasamaya basladi.
 Obama 4.Haziran.2009 Misir’i ziyaretinde  Kahire’de konusma yapar.  Konusmasinda Islam dünyasina sicak mesajlar verir.Bütün Islam dünyasi Obama’nin bu konusmasini  ve Islam dünyasi tarafindan olumlu karsilandi. Hatta onu dinleyen Müslüman çogunlugun bulundugu özellikle ön siralarda Müslüman ilahiyatçilarin oturtuldugu çok ihtiyatla seçilmis dinleyiciler toplulugu arada seni seviyoruz{we love you} diye bagirarak konusma karsisindaki memnuniyetlerini belli ederler.
Obama’nin Müslümanlarin daha ilk bastan sempatisini kazanmak için Esselamünaleyküm diye basladigi ve Müslümanlar hakkinda kulaga hos gelen ifadeler kullandigi konusmasi 211 yil önce ayni yerde Kahire’de 1798 Temmuz’unda Misir’i isgal eden Fransiz general Napolyon Bonapart halka ve ulemaya dagittigi bildiride ki ifadeleri andiriyor.
Bu bildiri de Napolyon; Hz. Muhammed’e ve Kuran’a hayran oldugunu belirtiyordu. Kisa bir süre sonra Napolyon’un Fransa’ya dönmek zorunda kalmasi ve Isgalin bitmesi üzerine, Misir ulemasi ve önde gelenleri kendi ülkelerini  isgale yeltenen Fransiz ordusu komutani Napolyon’un ülkeden ayrilmasindan büyük üzüntü duyarak Fransa’ya ‘..Allah Napolyon’u her türlü kötülüklerden korusun…dünyanin her yerinde baris ve selameti saglamasi için ona imkanlar bagislasin…’ gibi ifadeler bulunan mektup yollamislardi.[32]
19. yüzyilin sonlarina dogru Osmanli Imparatorlugu üzerindeki nüfusunu gittikçe arttiran ve ona sempatik görünmek için her yolu deneyen ve kolonisi haline getirmek isteyen Almanya ve O’nun  Imparatoru II. Wilhelm ailesiyle birlikte 1898 Elim’inde Istanbul-Kudüs yolculuguna çikti. O dönem Islam dünyasi demek Osmanli Imparatorlugu demekti. Islam dünyasinin Obama’nin Kahire’de yaptigi konusmayi dört gözle bekleyip büyük önem vermesi gibi. O dönemde de Islam dünyasi II. Wilhem’in bu gezisine çok önem veriyordu O dönem seni seviyoruz deyimi daha yayginlasmamisti. II. Willhelm yasa var ol sesleri ile Istanbul’da karsilandi. Gazeteler Imparator ve Almanya hakkinda çok olumlu seyler yazdilar. 29 Ekim’de Kudüs’e gittiginde imparatoru çesitli dinlerin ruhani liderleri karsiladi.13 Kasim’da Suriye Sam sehrine geçerek su meshur nutku verdi. ‘…Gerek Majeste Sultan Abdülhamit, gerekse Halifesi oldugu dünyanin her tarafindaki 300 müslüman sunu iyi bilsinler ki Alman Imparatoru onlarin en iyi dostudur.[33]
Islam dünyasina bir haber uçuruldu Imparator II. Wilhelm Müslüman oldu diye. II Willhelm Haci Wilhelm olarak anilmaya baslandi. Alman çikarlarinin ve politikalarinin uygulanmasi için mücadele veren bu Osmanli-müslüman dostu II. Willhelm’in  Almanyasi Osmanliyi I. Dünya Savasina girmeye mecbur ederek basina büyük belalar açti.
 
Biz Müslüman dünyasina büyük umutlar vaat eden Obama ve konusmasina dönersek. Tarihi bellegi oldukça zayif olan müslüman dünyasini fazla tarihin derinliklerine gitmeden çok yakin dönemden örnekler vererek yine yabanci bir uzman uyarmaya çalisiyor.
 Obama nükleer silahlar üzerine konusurken Ortadogu bölgesini ve dünyayi tehlikeli bir yola sürükleyecek nükleer silah yarisinin önüne geçmek ve Iran basta olmak üzere Nükleer Silahlarin yayilmasini Önleme Anlasmasina uymasi gerektigine deginir.
Ingiliz gazeteci Ortadogu uzmani Robert Fisk The Independent gazetesinde bu konusma üzerine söyle yazar;[34]Obama Iran üzerinde nükleer silah konusunda baski yaparken Israil’in elinde bulunan 264 nükleer silahtan hiç bahsetmedi.
Filistinlilerin  uyuyan çocuklarin üzerine roket atmalarini içlerinde kadin bulunan otobüsleri havaya uçurmalarini kinayarak onlari siddete basvurmamalari konusunda uyardi. Fakat Israil’in Gazze’de Filistinliler üzerinde yaptigi siddetten{katliamlardan}ve hala orada yasanan insanlik dramindan hiç bahsetmedi. Israil’in Lübnan’daki sivilleri bombalamasina Lübnan’i devamli isgale yeltenmesine Israil’in yalniz 1982 yilinda yaptigi Beyrut isgali sirasinda 17.500 kisinin öldügüne hiç deginmedi. Müslümanlara geçmisi unutmalarini ögütledi fakat geçmiste Yahudi soykirimini hatirlatti ve bu konusma sonrasi  II. Dünya Savasinda Yahudi toplama kampi olan Almanya’daki Buchenwald kampini ziyarete gidiyor.   
 
Müslümanlarin görmek istemedigi gerçekleri  Ortadogu ve dünyada neler olup bittigini çok iyi bilen oldukça sayginligi olan  tecrübeli bir Ingiliz gazeteci  göstermeye çalisiyor. Robert Fisk oldukça anlamli, gerçekçi makalesini dünyanin en meshur devlet adamlarinda Ingiltere’nin eski Basbakani Winston Churchill’in su deyimiyle bitiriyor. ‘Sözler oldukça boldur ve söylemesi kolaydir. Fakat olumlu isler yapabilmek oldukça zordur ve çok nadiren gerçeklesir.[35]
Bu açiklamalarin ve son ifadenin üzerine burada artik konuya eklenecek fazla bir sey kalmiyor. Müslüman dünyasi kurtarisi baskalarindan beklemek yerine gelecegini belirleyecek dinamikleri kendi eline ve kontrolüne almasi gerçekleri görmeleri ve ise öncelikle biz nerede yanlis yapiyoruz diye kendilerini elestirmeyle baslamalari gerekmektedir. Yoksa dünya gerçeklerinden uzak kendileri için yarattiklari hayal dünyasindaki düsleri ve umutlari hep hayal kirikligiyla son bulacaktir.[36]
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.